Sarıyaz - Mahir Ünsal Eriş

Son dönem öykü yazarları içinde beni en çok etkileyeni Mahir Ünsal Eriş. Neden diye sorguladım tabii ? Kendimce özellikle Sait Faik ödülü almış yazarları okuyup bitirmek gibi bir okuma önceliğim vardı. Haliyle Mahir Ünsal'a geldi sıra. "Olduğu Kadar Güzeldik"e eleştirmenlerin büyük bölümü gibi ben de vuruldum. Hatta kitaplarını değerlendirdiğim bir yazıda şöyle dediğimi hatırlıyorum:



Mahir Ünsal Eriş, yayımladığı iki öykü kitabı “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde” ve “Olduğu Kadar Güzeldik”  ile Türk öykücülüğünde son dönemde eksikliği hissedilen takibi kolay kurgu ve dilde yalınlığı geri getiriyor. Bunu yaparken zamansal ve mekânsal samimiyeti elden bırakmıyor. ...Düşüncem odur ki Eriş, bu defterlerin ön sayfalarında adına yer bulabilecek bir yazar olacaktır. 

O kitaplarda öne çıkan sözcük "samimiyet" idi. Bugün Sarıyaz için "beklenmediklik" dedim kendi kendime. Evet beni etkileyen vasfı bu Eriş öykülerinin: Beklenmediklik.

Sarıyaz'ı tanıtabilmek için 90'ların ünlü karikatür dergisi L-manyak'ın bir posterini örnek göstereceğim. Öyle bir poster düşünün ki büyükçe bir alan içerisinde bütün dergi karakterleri  aynı zamanı yaşıyor, aynı mekan içerisinde farklı farklı noktalarda küçük hikayecikler oluşturuyor olsun. Duvarımda yıllar boyu asılı duran o poster uzaktan bakıldığında kalabalık bir şehrin küçük ölçekli haritası gibiydi. Her şey karmakarışık... Oradan oraya hareket eden karakterlere daha yakından bakınca büyük bir öykü etrafında yaşanan koşuşturmacayı rahatlıkla seziyordunuz. Her bir epizot bambaşka yollardan büyük öyküye bağlanıyordu. Eriş'in son kitabı Sarıyaz da biraz böyle. 



Öykülerin tamamına hakim olan sarı toz fırtınası ve orta şiddetli deprem okuyucuyu ikinci öyküden itibaren bir beklentiye sokuyor. Bu beklenti öyküleri sarı toz ve deprem parantezine almanızdan kaynaklanıyor. Yazar ne zaman o noktaya gelecek, hikaye ne zaman ortak paydada birleşecek? Yolların birbirine çıkmasına ne kadar kaldı ? Bu sorular dışında zihnimi yoran bir unsur olmadı. Bunu zihni yoran bir öge olarak tanımladım çünkü okur ister istemez bir beklentiye giriyor. Bu beklenti okurun öykü özelinde asıl konudan uzaklaşmasına neden olabilir.

Eriş'in önceki öykü kitaplarında yer alan akıcı dil ve sıcak üslup yazarın bıraktığı ölçüde tıkır tıkır işliyor Sarıyaz'da. Kuzey Ege kıyıları öykülere fon oluşturmaya devam ediyor. Yazarların öne çıkan eserleri ile yeni eserleri kıyaslanır ki bu eşyanın tabiatında vardır. Bu kitapta Olduğu Kadar Güzeldik'e nazaran ne daha az diye sorgulayınca: Merak, diyorum.

Sarıyaz'daki öykülerin birinde önemli bir şahsiyet sizi bekliyor olacak. Beyefendi öyküsünde karşımıza çıkan kahramanımızın gerçek hayatında, öyküdeki kurgunun sağlamasını yapacak bir bilgiye ulaşamadım. Anlayacağınız öykünün gerçek yaşamdan uyarlanıp uyarlanmadığı bilgisi Mahir Ünsal'da saklı. Buna rağmen bu kişinin kitabın ithaf edildiği şahsiyetlerden biri olduğunu vurgulamalıyım.

Sarıyaz, bugüne kadarki tüm Mahir Ünsal Eriş öykülerinde olduğu gibi sizi kitabın tamamını okutma garantisiyle geliyor. Bundan önceki değerlendirme yazımda belirttiğim tekrara düşme tehlikesi kitabın kurgulanışı yönüyle belirsiz bir tarihe ertelenmiş görünüyor.

Mahir Ünsal Eriş'i okurken en çok neden mi mutlu oluyorum? Popüler postmodernist çizginin dışında klasik ögeler barındıran Maupassant tarzı öykücülüğün hala geçer akçe olabileceğini gösteriyor ve kendisi tüm edebi çevreler tarafından takdir ediliyor da ondan.






Yorumlar