İntihar Etmiş Bir Taşra Berberinin Şiir Kitabı ve Önsözü’ne Dair

  



Âdem Yoksun diye birisi elbette yok… Ama peki ya biz?”

Ah Âdem Yoksun ah… Görkemli bir poetikaya dönüşen önsözünü ve hiçbir zaman arzu ettiğin değeri göremeyen harikulade şiirlerini okudum ve takdir ettim seni. Senin intiharla sonuçlanan hazin hikâyeni bizlerle buluşturdu diye de yazar Polat Onat’a defalarca teşekkür ettim.

 

Bundan böyle uzun uzadıya kitabın adını yazmayacağım da Şair Âdem Yoksun’un Hikâyesi diyeceğim elimdeki kitaptan bahsederken.

 

Oldukça ilgi çekici bir başlık ve sadelikle tasarlanmış uçuk mavi renkteki bir kapaktır okurunu bekleyen. İnsanın en büyük dürtülerinden biri biliyorsunuz ‘merak’. Bir taşra berberinin, üstüne üstlük ‘şair’ bir taşra berberinin intiharından önce söylediği son cümleler, bu ilginç sanatçıyı intihara sürükleyen süreç ve o ana kadar dünya ve şiir hakkında düşündükleri fikrimce okuru kolayca cezbedebilecek sihirli malzemeler.

 

Şiiri çok seven ve şiire kafa yoran bir edebiyatsever olarak neredeyse bir çırpıda ve keyifle okudum merhum Âdem’in önsözünü ve şiirlerini. Onun önsözünde anlatabilmek için çırpındığı poetikasını ilgiyle değerlendirdim kafamda. Kâh hak verdim sözlerine kâh “Saçmala be Âdem biraderim!” dedim. Eserin arka kapağında yer alan “Bu kitap acaba ne? Monolog tarzı tuhaf bir oyunsal uzun hikâye mi, ironik bir postmodern kısa roman mı, mükemmel imgelerin billûrlaştığı bir şiir dosyası mı, manifestovâri bir poetik metin çalışması mı, dramatik bir intihar mektubu mu, spesifik bir novella denemesi mi?” sorusuna da hepsi cevabını verdim. 

 

Önsöz ya da poetika mantığına uygun bir biçimde kahraman anlatıcı sayesinde düşüncelere ve olaylara vâkıf oluyoruz. Âdem, Anadolu’nun taşrasından dünyaya sesini duyurmaya çalışan bir şair. Oldukça iddialı, zaman zaman narsisizmle ilişkilendirilebilecek tavırları olan bir şair hem de. Yazar Polat Onat, Âdem ile edebi metinlerde daha çok klasikleşmiş yapıtlarda görebildiğimiz ‘karakter’ unsuruyla karşımıza çıkıyor. Bana kalırsa Âdem, neredeyse Gregor Samsa(Dönüşüm), C. (Aylak Adam), Oblomov (Oblomov) kadar karakter özellikleri gösteriyor. Bu yargıya nasıl varıyoruz? Âdem, sıradan bir taşra çocuğu değil. Taşrada yaşamasına ve berberlik yapmasına rağmen üst düzeyde bir edebiyat ve felsefe bilgisine sahip olduğu hemen her sözünden anlaşılıyor. Berberlik mesleğinden önce kendini şair olarak tanımlıyor. Bunun yanı sıra berberliği şiir gibi sanatsal bir faaliyet olarak gördüğü de ortada. Tip olabilecek kahramanların sıradanlığı kesinlikle yok Âdem’de. Rüyaları, hayalleri dahi bu dünyadan değil. Âdem her sözü ve davranışı ile ‘karakter’ olmanın hakkını veriyor. Düşünün ki, bir taşra berberi şu cümleyle açıklıyor bu kitabı yazma amacını; “Anlattığım olayların yaşanabilir tiksintilerini incelikle hesaplayamadığım için giriştim böyle bir kitap projesine.”  Karakter yaratmanın zorluğunu düşünerek Onat’ı tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.

 

Eserde Türkiye’de ve dünyada şair olmak, şiirin mahiyeti, Türk yayıncılığının sıkıntıları, Türk okurunun entelektüel geriliği genel olarak şiir özelinde irdeleniyor. Temayı sunma anlamında Goethe’nin meşhur Genç Werther’in Acıları’yla da özdeşleştirebileceğimiz bir eser Onat’ınki. Hatırlarsanız Werther de mektuplarında karşılıksız bir aşkın çerçevesinde dünya görüşünü ve ara ara da yazın dünyasına yönelik düşüncelerini açıklıyordu okura.  

 

Onat, esere yirmi sayfalık muhteşem bir poetikayla başlıyor. Bu harika girizgah romanın çoksatar listesine girememesi için de ilk işareti veriyor aslında. Bu kanıya nereden mi varıyorum? Yazarımız hâliyle manifestoda okuru şiirsel bir kavram fırtınasına tâbi tutuyor. Bu poetik duruş ve kavram fırtınası, zamanın kültleşen pek çok eserinde olduğu gibi eserin bir adım geriye düşmesine neden oluyor. Edebi bir derdi olan pek çok eserin yayımlanma, okurla buluşma süreçlerini aklımıza getirdiğimizde bu geri düşüşün doğal olduğu düşünülmeli. Keza yazar da durumun bu şekilde gelişeceğinin öylesine farkında ki karakteri Âdem’e durumla ilgili söylemek istediklerini şu şekilde söyletiyor; “Piyasa işi popülarite kokan metinleri allayıp pullayarak doğru düzgün redakte dahi etmeden çoksatar listelerinin tepesine yerleştiren hangi ağa babasının cepleri doluyor?” Yazar, okur kitlesinin böylesine bir poetik romana hazır olmadığını şu sözlerle özetliyor; “Yetmiş milyonu aşkın nüfusa sahip bir ülkede, asgari kültürel donanım sahibi kişilerin oranı yüzde on beş bile değilse daha neyi anlatalım cancağızım?” Onat, kendi için başarının ne olduğunu Âdem Yoksun’a şöyle söyletiyor ve büyük kitlelere ulaşmaktan daha büyük dertlerinin olduğunu hissettiriyor; “Sanatta başarının iki yolu vardır, üç değil; ya hiç denenmemiş bir şeyi denersin ya da önceden denenmiş bir şeyin daha iyisini yapmayı.”

 

Dikkat ederseniz kahramanımız şair Âdem, şiir özelinde konuşsa da Türk ve dünya edebiyatında başarı ve estetik kıstasına isyan ediyor ve hepsine inat olması gerekenleri inci taneleri gibi diziyor satırlara; “Hep gösteriş, riya, tekebbür. Kur’an-ı Kerim çarpsın ki tiksindim. Şair olmaktan daha acı bir şey var; şair gibi gözükmeye çalışanlara tahammül etmek!”

 

Üslubun zorlayıcılığına ilişkin son tespitlerimizi ve yazarın bunu bilerek isteyerek yapışını  yine Polat Onat’ın Âdem’e söylettiği şu sözlerle ispatlayalım; “Şiir Kitabım ve Önsözü adlı bu çalışmamı okuyan birkaç insanı, şöyle iki dakika sarsabilsem, bir damla gözyaşı döktürebilsem, en büyük hedefime ulaşmışımdır. Bu az şey değildir kardeş.”

 

Âdem Yoksun’un iç acıtan zaman zaman da tebessüm ettiren isyanı itiraf etmem gerekirse beni kitap boyunca sarstı. Şiire bunca kafa yoran bir başka insanı da eminim aynı derecede sarsacak, hatta eserlerini edebiyat dünyasının iğrenç çöplüğünde parlatmaya çalışıp da kapıların yüzüne kapandığı şiir gönüllülerini ağlatacaktır. Birçoğu Âdem’de kendi şairlik serüvenini görecektir belki de.

 

Eser projesi, günümüz Türk edebiyatının artık sadece çoksatar listelerini hedefleyen ve kabak tadı veren klasik kurgularına edebi bir isyan niteliği taşımaktadır. İsyanın temel hedefi şiir ve şiirin tüm unsurları (dergiler, yayınevleri, kimi yaşlı şairler, okurlar) olduğundan şiirin iyiden iyiye gözden düştüğü şu edebi ortamda ilgi görmeyeceği aşikârdır. Hatta eser, “Epeyce ilginç bir kitap ismiydi doğrusu. Kitapçının rafında hemen dikkatimi çekti ve paraya kıyıp satın aldım. Ama eve gidip okuyunca ne yazık ki pişman oldum. Ne idüğü belirsiz, ne anlattığı anlaşılmaz, epeyce bunaltıcı, okunmama gayesiyle yazılmış, insanın içini ciddi anlamda sıkan, saçma sapan bir kitap. Aman, sakın ha! Uzak durup benim gibi paranızı böyle tuhaf kitaplara harcamak suretiyle israf etmeyin, derim.” diyecek ve günümüz edebiyat dünyasında ne yazık ki çoğunluk olarak nitelenebilecek çoksatar listesi okurunca kolaylıkla aforoz edilecektir.

 

Ben Âdem Yoksun’un şiir üzerine ortaya attığı pek çok fikre katılmadığımı belirteyim. Bu da apayrı bir yazı konusu olur. Ancak şunu ifade etmeliyim ki karşımda şiir hakkında bana iki tokat atıp kendime getirebilecek bir taşra çocuğunu –hayal bile olsa kabulümdür- görmekten büyük bir mutluluk duydum. Onun intiharını anlayabildim. Onun zaman zaman isyana varan serzenişlerinin altına imza attım. Onun şiir dünyasında itildiği tenhalığı hissettim. Bunlar da zaten bir edebi eserden asgari beklentilerimi karşılamakta.

 

Edebiyat dünyası içinde Âdem Yoksun’un şiirleri nerelere gelebilir bunu şimdiden görebilmek çok zor; ama Âdem’in şu sözleri bizim hangi ışığı takip etmemiz gerektiğini iyi anlatıyor;  “Neyse ki zaman en adil eleştirmen olmuştur.”

                                                            

                                                                                                    Kitapçı Dergisi, Sayı 9, 2014


*Adem Yoksun'un sesi yıllar sonra Nuri Bilge Ceylan'ın güzel filmi "Ahlat Ağacı"nda da yankılandı. Adem'in sesini nitelikli bir başka eserde duymak beni çok mutlu etti. Düşündüğüm gibi Taşralı Şair sözlerini olması gereken yerde, olması gereken kişininin ağzından dile getirebildi.  Rahat uyu Adem kardeşim!

              


                                                                                           
           

 

 

 





Yorumlar