Cıs - Hakan Sarıpolat

Cıs, 2021 yılında İthaki Yayınları'nın öykü serisi içinde bir "ilk kitap" olarak yerini aldı. Adını daha önce Giovanni Scognamillio adına verilen GİO Öykü Başarı Ödülü ile duyuran Hakan Sarıpolat'a dijitaldeki öykü sitesi İshak Edebiyat'tan da aşinaydık. İlk kitaplar sadece yazarı için özel değildir, Cıs'ın sayfalarını çevirerek bir ilk kitabın heyecanına tanık olmak bana ayrıca keyif verdi.

Kapak tasarımlarını beğendiğim İthaki yayınları, Cıs için de dosyayla müsemma, sade bir kapak tasarlamış. Görseldeki -tahminen boz renklidir- ayı, -yazarın kitabı ithaf ettiği biricik kızına kelebek diye yutturmaya çalıştığı :)- parıl parıl parlayan, yol gösteren yıldızlar, dağ doruklarında iyice korkunçlaşan orman silüeti ve zalim bir pençeyle işlenmişçesine kapağın altında beliren Cıs adı, kendi halinde bir okur olarak bendenizi tatmin etti.

Sarıpolat'ın öyküde büyülü gerçekçilik akımını benimseyebileceğini sosyal medya hesabındaki iletiden çıkarsamıştım. Düşündüğüm gibi oldu ve kitabın başında büyülü gerçekçiliğin ruhani lideri diye tarif ettiğim G.G. Marques'in bir sözüyle karşılaşmak benim için sürpriz olmadı. Hemen belirteyim kitabı edinen okur bu şahane girizgâhın ardından sekiz öyküyle muhatap olacak. Başlangıcı yazarın "Zincir" adını verdiği ve kitabın en hacimli öyküsü ile yapacak. İyi ki de Zincir'le yapacak.

Cıs'a başlarken her edebi türde olduğu gibi öyküde de farklı ekollerin olduğunu ve okurun beklentilerini bu ekollere göre belirlemesi gerektiğini söylemeliyim. Söz gelimi, kesit öyküsü diye tanımlanan Çehov tarzının edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi Sait Faik'te aksiyon, merak, plot twistler beklemek ne kadar safdillikse, büyülü gerçekçiliğin cins yazarı Marques'in Boğularak Ölenlerin En Yakışıklısı öyküsünde Orhan Kemal gerçekçiliği aramak o denli düş kırıklığı yaratır. Cıs'a başlayacakların bu düsturla yola çıkmalarında fayda var. Elinizde büyülü bir kitap var.

Cıs'ta benim gibi Zincir'i bir tarafa diğer yedi öyküyü bir tarafa koyuyorsanız belki siz de öyküde anlatılana benzeyen, taraçalarından güvercinler uçurulan, en sevdikleri güvercinler üst üste iki takla attı diye mutluluğa gark olunan evlerle dolu bir kenar mahallede büyümüşsünüzdür. Gözü her daim gökyüzünde olan arkadaşlarınız olmuştur belki sizin de. Öyle arkadaşlar ki yüzlerce metre öteden yıllar önce kaçırılan güvercinini fark edebilme yetisine sahiptir. Belki de o kişi sizsinizdir.

Ali İmran'ın güvercin tutkusuyla büyüttüğü büyülü hikayesini okurken yazarların gözlem güçleriyle hiç yaşamadıkları dünyaları hakkınca anlatıp anlatamayacaklarını yeniden düşündüm. Karakterlerine şive yaptırmaya çalışırken komik duruma düşen, köy yerinde şehirli kıyafetleri giydiren, roman mahallesinin raconuyla yakından uzaktan alakası olmayan ritüelleri gözler önüne getiren bir sürü öykü geldi aklıma. Zincir, neyse ki aklıma gelen bu felaketlerden değil. Sihirbaz denyonun mahalleye girişinden, Ali İmran'ın güvercinlere vurulmasına kadar her an bana, Ağır Roman'da aldığım lezzeti hissettiren bir öykü oldu. Ağır Roman'ı okurken de o mahallede yürüdüğümü, Gli Gli'ye yarenlik ettiğimi, diğer kahramanlarla mahalleli olduğumu hissetmiştim. Benzer duyguları Zincir'de de duyumsadığımı itiraf etmeliyim. 

Hakan Sarıpolat'ın büyülü gerçekçilik ögelerini çok dengeli kullandığını ortada. Büyülü gerçekçilik unsurlarını barındıran bir metni masala yaklaştırmamak, okuru gerçeklik sınırlarında yürüterek merakta bırakmak nitelikli yazarın mahareti. Edebiyatımızda Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm'ü bunun zirve örneği değil mi zaten? Sevgili Arsız Ölüm sözünü ettiğim tarzın pusulası oldu.  Bu kült eserden sonra onun izinden gittiği söylenen pek çok eser okuduk ki birçoğu masal çukuruna düşmekten kurtulamadı. Ben Hakan Sarıpolat'ın Cıs'la iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum.

Satılık Melek Tüyü'nde satılığa çıkarılan kutsal tüy ve adeta bir türbeye dönüşen ev beni Toptaş'ın Beni Kör Kuyularda'sının kutsal taşlar saçan ve türbeye dönüşen gecekondusuna götürdü. Beni Kör Kuyularda da büyülü gerçekçiliğin zirve eserlerinden biri olacaktır ilerleyen zamanlarda. Çok sevdiğim Süskind'in Koku'sunu okurken aldığım hazzı Leyla Kokusu'nda yeniden duyumsadım. Yazarın oldukça kısa hatta tek sözcükten ibaret ve sıklıkla sıfatlarla örülü cümleleri sayesinde öykülerin vermek istediği duyguya kolaylıkla girdim. Atlıkarınca, öykülerde çok sevdiğim gizemini ortaya koyan karakter portresiyle beni kıskıvrak yakaladı. Evde Unutulan Bir Çift Göz ve Kuyruk Acısı'nı ise zincirin en zayıf halkaları ilan ettim. Cıs ise Zincir gibi harikulade bir girişe layık bir bitiriş ve kitaba adını veren öykü oldu. 

 Bir öykü sevdalısı olan Hakan Sarıpolat'ın daha birçok öyküsüyle kısa zamanda karşılaşacağımıza eminim. Hatta biz okurlarına dağlara hüzünle baktırtıp Halil Öğretmen'in akıbetini aratmaya çalıştığı sürece kuvvetle muhtemeldir ki kısa sürede eserlerine yaldızlı ödül damgaları da vurulacaktır. Bana kalırsa Halil Öğretmen elinde ödüllü bir öykü kitabıyla dönecek sevgili Hakan Sarıpolat. Keyifli okumalar.


Kitabı Satın Almak İçin Tıklayınız
 

 


Yorumlar